28 Eylül 2010 Salı

Dodd–Frank Wall Street Reformu ve Tüketici Koruma Yasası


Sizlerle, ABD'deki yasanan ve finansal kurumların büyük sorumluluğunun olduğu finansal krizin tekrarlanmaması için çıkarılan Dodd-Frank yasasından bahsedeceğim. Bu yazının ileride blogumda yazacağım yazılar için iyi bir dayanak olacağını düşünüyorum.

Bu yılın temmuz ayında ABD'de 2007-2010 arasındaki finansal krizin ardından finansal düzenlemelerin değişiklikler yapılmasına dair çıkarılan bu yasanın amacı "Çok büyük olduğu için batmasına göz yummama uygulamasının sona erdirilmesi, Amerikan vergi ödeyicilerinin, şirket kurtarmaların sona erdirilerek korunması, tüketicilerin ayartıcı finansal hizmet uygulamalarından korunması ve
diğer amaçlar için finansal sistemde hesap verme yükümlülüğünün ve şeffaflığın arttırılması yoluyla Birleşik Devletler'de finansal istikrarın teşvik edilmesidir."
Yasa, varolan düzenleme yapısını, Federal Reserve yasasında şeffaflığı teşvik edici ve ek değişikliklerle düzenlemeler yaparak, bazı eski düzenleyici kurumları birleştirerek veya kaldırarak, sistemin bütününü etkileyen riske sahip olarak addettiği kurumların gözetimini arttıracak yeni düzenleyici kurumlar yaratarak değiştirmektedir. Yasa, ekonomiyi ve Amerikan tüketicilerini, yatırımcıları ve işletmeleri korumak, vergi ödeyenlerin finansal kurumların kurtarılmasını fonlamasını sona erdirmek, ekonominin istikrarında ileri derece bir uyarı sisteminin sağlanması, yönetici ücretleri ve kurumsal yönetişimde kuralların geliştirilmesi ve ekonomik durgunluğa neden olan yasal boşlukların elimine edilmesi için sert standartlar ve gözetimi yerleştiriyor. Yeni yaratılan önemli finansal gözetim kuruluşları, Financial Stability Oversight Council (Finansal İstikrar Gözetim Konsülü), Office of Financial Research (Finansal Araştırma Ofisi), ve Bureau of Consumer Financial Protection (Tüketici Finansal Koruma Bürosu) dur. Office of Thrift Supervision
(Verimlilik Gözetim Ofisi) ise elimine edilmiştir.

Bu Yasanın Öne Çıkan Noktaları:

Otorite ve bağımsızlıkla tüketicinin korunması
Çok büyük olduğu için batmasına göz yumulamayacak şirketlerin kurtarılmasının sona erdirilmesi
İleri seviye uyarı sistemi
Şeffalık ve egzotik enstrümanların hesap verilebilirliği
Yönetici ücretleri ve kurumsal yönetişim
Yatırımcıları koruma
Hesap ve kayıtlardaki düzenlemelerin güçlendirilmesi
 
Güçlü Bir Tüketici Finansal Koruma Gözetim Kurumu: Tüketici Finansal Koruma Bürosu

Bağımsız bir başkan: ABD Başkanı tarafından atanan ve Senato tarafından teyit edilen bağımsız bir yönetici tarafından yönetilecek bir kurum;
Bağımsız Bütçe: Federal Reserve sistemi tarafından sağlanan tahsis edilmiş bir bütçeye sahip olacak;
Bağımsız Kural Yazımı: Banka veya banka dışı finansal hizmetler ve ürünler sunan tüm finansal kurumları yönetmeye yönelik tüketiciyi korumaya yönelik kuralları bağımsız olarak yazma yetkisi var;
Teftiş ve Uygulama: 10 milyar doların üzerine varlığı olan banka ve kredi şirketleri ve mortgage ile ilgili tüm işletmeler, maaş kredisi, öğrenci kredisi sağlayanlar ve banka dışı büyük borç toplayıcılar ve tüketici raporlama ajansları gibi finansal şirketler için denetleme ve kanunları uygulatma yetkisi var;
Tüketici Korumaları: Office of the Comptroller of the Currency (Döviz Kuru Murakıbı Ofisi), Office of Thrift Supervision (Verimlilik İdaresi Ofisi) , Federal Deposit Insurance Corporation (Federal Mevduat Sigortası Şirketi), Federal Reserve, National Credit Union Administration (Ulusal Kredi Sendikası İdaresi), The Department of Housing and Urban Development (Konut ve Kentsel Gelişim Departmanı), and Federal Trade Commission (Federal Ticaret Komisyonu) tarafından sorumlulukları üstlenilen tüketici korumasının kuvvetlendirilmesi ve konsolidasyonu. Aynı zamanda bireyler ve topluluklar için adil eşit muamele edecek şekilde kredilere erişmelerini sağlamak için federal kanunların uygulanmasını gözetleyecektir;
Hızlı Hareket Etme Yeteneğine Sahip Olma: Bu büro ile kötü anlaşmaları ve oyunları arayıp bulacak, tüketiciler, kötü işletme uygulamalarından korunmak için Kongre'nin kanun çıkarmasını beklemek zorunda kalmayacak;
Eğitim: Yeni bir Finansal Okuryazarlığı yaratılması;
Tüketici Hattı: Bir ulusal tüketici şikayet hattının yaratılması ve tüketicilerin ilk defa olarak ücretsiz bir telefon numarasını arayarak finansal ürünler ve hizmetlerle ilgili problemlerini iletmelerinin sağlanması;
Mali Sorumluluk: Tüketici koruması ile ilgili tek bir ofis sorumlu yapılmaktadır. Birçok kurumun sorumluluğu paylaşması, kimin neden sorumlu olduğunun bilinmesini zorlaştırmakta ve tarihsel olarak bir kişinin görev alanına düşmeyen gelişen sorunların boşlukta unutulmasına neden olmaktadır;
Banka Düzenleyicilerle Çalışmalar: Diğer düzenleyicilerle birlikte bankaların denetlenmesinde kanunsuz denetleme yükünün önlenmesini koordine etmektedir.  Bir tasarı yasalaşmadan ve düzenleyicilerin,  bankacılık sisteminin güvenini ve sağlamlığını veya finansal sistemin istikrarını  riske sokacak düzenlemelere itiraz için bir üst mahkemeye gitmeden önce düzenleyicilerle danışma içinde olur;
Açıkça Tanımlanmış Gözetim: Belli standartlara sahip işletmelerin dışarıda tutularak, küçük işletmelerin istemdışı olarak CFPB tarafından düzenlenmesi altına alınmasından korunması;

Bu yasanın getirdiği şartlar 16 başlıkta verilmiştir:

Başlık I - Finansal İstikrar:

Başlık II - Nizami Tasfiye Otoritesi

Başlık III - Yetkilerin Murakıp, FDIC ve FED'e Devredilmesi

Başlık IV - Hedge Fonlar ve Diğerlerinin Müşavirlerinin Düzenlenmesi

Başlık V - Sigorta
    Altbaşlık A: Federal Sigorta Ofisi
    Altbaşlık B: Eyalet Bazlı Sigorta Reformu

Başlık VI - Düzenlemelerde Geliştirmeler

Başlık VII - Wall Street Şeffaflığı ve Sorumluluğu

Başlık VIII - Ödeme, Takas ve Payment Saklama İdaresi

Başlık IX - Yatırımcı Koruması ve Menkul Kıymet Düzenlemelerinin Geliştirilmesi

Başlık X - Tüketici Finansal Koruma Bürosu

Başlık XI - Federal Reserve Sistem Şartları

Başlık XII - Esas Finansal Kurumlara Erişimin Geliştirilmesi

Başlık XIII - Geri Ödeme Yasası

Başlık XIV - Mortgage Reformu ve  and Yağmacılığı Önleyici Borç Verme Yasası
    Altbaşlık A - Konutlara Ait Mortgage Borçları Organizasyon Standartları
    Altbaşlık B - Minimum Mortgage Standartları
    Altbaşlık C - Yüksek Maliyetli Mortgageler
    Altbaşlık D - Konut Danışmanlık Ofisi
    Altbaşlık E - Mortgage Hizmeti
    Altbaşlık F - Değerleme Faaliyetleri
    Altbaşlık G - Mortgagelerin Çözülmesi ve Düzeltilmesi
    Altbaşlık H - Çeşitli Şartlar

Başlık XV - Çeşitli Şartlar

Başlık XVI - Kısım 1256 Sözleşmeleri
Bir "Kısım 1256" Sözleşmesi, Dahili Gelir Kanunu'nun 1256 nolu kısmında vergi şartları tanımlanan düzenlenli piyasalardaki futures sözleşmeleri, döviz kuru sözleşmeleri ve hisse içermeyen opsiyonları içermektedir.

Bir sonraki blog yazımda, Dodd-Frank yasasının da ışığında Türkiye'de özellikle sermaye piyasasında denetimi veya denetimsizliği irdelemeye çalışacağım.

Saygılarımla,

Besim Çalışkan


Kaynaklar:

http://en.wikipedia.org/wiki/Dodd%E2%80%93Frank_Wall_Street_Reform_and_Consumer_Protection_Act


http://banking.senate.gov/public/_files/070110_Dodd_Frank_Wall_Street_Reform_comprehensive_summary_Final.pdf

25 Eylül 2010 Cumartesi

Gürdoğan Yurtsever’in 3. Kitabı “Teftiş Anıları” Çıktı

Türkiye İç Denetim Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Gürdoğan Yurtsever’in 3. kitabı olan “Teftiş Anıları” Beta Yayınları arasında yayımlandı. Kitapta, 23 farklı bankada görev yapmış bir çok müfettişin teftiş anılarına yer veriliyor. Anılar  sayesinde bankacılık sektöründeki teftişin temel dinamikleri, geleneksel yapısı ve 1990’ lardan beri yaşadığı büyük değişim hakkında ipuçları bulabilmek de mümkün oluyor.

Ayrıca, Sayın Yurtsever’ in Türkiye Bankalar Birliği tarafından yayımlanan ve baskıları tükenen “Teftişten İç Denetime Banka Müfettişliği” ve “Bankacılığımızda İç Kontrol” adındaki kitaplarının 2. baskıları da aynı yayınevi tarafından yapıldı.

Tanıtım Bülteninden:
Müfettişler, görevleri gereği sıklıkla seyahat eder, farklı şehirlerde ve ilçelerde teftiş çalışmaları gerçekleştirirler. Gerek bu süreçte yaşanan zorluklar, gerekse de mesleğin kendine özgü dinamikleri nedeniyle belki de hiç bir meslekte görülemeyecek yoğunluk ve çeşitlilikte olaylar yaşarlar. Bu yaşananlar sonraki yıllarda müfettişler için son derece değerli anılar haline gelir. Müfettişlik yalnızca çok şey öğreten değil, aynı zamanda çok şey de yaşatan bir meslektir. Bu çalışma, ülkemizde çok köklü bir müfettişlik ve teftiş geleneğine sahip olan bankacılık sektöründe yaşananlardan hareketle, müfettişliğin bu zenginliğini ortaya koyuyor. Kitapta, 23 farklı bankada görev yapmış bir çok müfettişin teftiş anılarına yer veriliyor. Anılar sayesinde bankacılık sektöründeki teftişin temel dinamikleri, geleneksel yapısı ve 1990'lardan beri yaşadığı büyük değişim hakkında ipuçları bulabilmek de mümkün oluyor.

24 Eylül 2010 Cuma

Halka Arzlar ve Raporlama Seminerinin Ardından...

Sevgili Okurlar,


Blogumun ilk konusu bu olmayacaktı, ancak bugün biten 3 günlük bu seminerin bir özetini, benim için neler ifade ettiğini sıcağı sıcağına anlatmak istedim.


SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) ve SEC (Securities and Exchange Commission – ABD’nin SPKsı diyebiliriz),  2008 yılından beri ortaklaşa seminerler düzenliyorlar. Ekim 2008’de “Capital Market Development, Enforcement and Oversight Program – Sermaye Piyasası Geliştirme, Yürütme ve İzleme Programı” konulu bir seminerle başlamışlardı. ABD’de büyük finans şirketlerinin batışını takip eden bir seminerdi. SEC’ten gelen uzmanlar, gerçekten büyük dosyalarda çalışmışlardı ve en taze bilgilerini ve tecrübelerini bizimle paylaşmışlardı. Bizimkiler (SPK’nın çok değerli mensupları da) bizim ülkemizdeki tecrübelerini paylaşmışlardı. Bu sene de, yine SPK ve SEC, “Offerings and Reporting, Regulating Markets Through Disclosure – Halka Arzlar ve Raporlama, Piyasaların Açıklamalar Yoluyla Düzenlenmesi” konulu yine harika bir seminer programını biz piyasa ile ilgili olanlara sundular.

Bu arada bu seminerleri sadece biz Türk dinleyiciler için değil. Dünyanın birçok ülkesinden, Avrupa, Asya, Amerika kıtalarından bir çok dinleyici de geliyor ve onlar da sunum yapıp semineri izliyorlar. Biz de, Romanya’dan, Slovakya’dan, Malezya’dan, Suriye’den, Çin’den, Rusya’dan, Malta’dan, Almanya’dan gelen bu katılımcılarla tanışma fırsatı ve ülkelerimizdeki deneyimlerimizi paylaşma fırsatı buluyoruz.

Önce 2008’de ve bu sene katıldığım bu iki seminerlerde ABD’deki düzenlemeleri görmüş olmamın bende yarattığı imajı sizinle paylaşmak istiyorum:


Büyük piyasa, küçük piyasa farketmiyor. Her piyasada büyük sayıda suç işleniyor, dolandırıcılıklar yaşanıyor. Örneğin, ABD’de aklınıza gelmeyecek kadar yüksek sayıda, bizim eski Titan benzeri dolandırıcılıklar yaşanıyor. Bu dolandırıcılıklara Ponzi scheme (oyunu) diyorlar.  Bu arada “Ponzi oyunu”,  nasıl olacağını pek anlamadan çok para kazanacaklarına inananların, giderek artan sayılarda oyuna katılarak sisteme para akıtmasına ve onların yatırdığı paralarla daha önce katılanlara “yüksek kazanç” ödenmesine dayanıyor.  Genelde bir yerde sıkışıyor ve zincir kırılıyor ve kalan kimse para alamıyor. Biz de buna saadet zinciri de diyoruz.


2008’deki seminerde, Türkiye’de ve bölgemizdeki birçok ülkede gözetim ve denetim ile ilgili düzenlemelerin ABD’ye oranla çok daha sıkı olduğunu gördüm. Sanırım eski demirperde ülkelerinden bir izleyici, bu şekilde piyasaları kontrol etmenin çok kolay olduğunu, ABD’de SEC’in niye böyle sıkı kurallar koymadığını sordu. SEC temsilcisinin yanıtı, hepimizin madalyonun belki de hep gözden kaçırdığımız diğer yüzünü görmemizi sağladı. Aşağı yukarı şöyle demişti: “ABD’de yatırımcının yatırım yapma özgürlüğü kavramı çok önemlidir, Yaptığınız düzenlemeler yatırımcıların özgürlüğünü kısıtlarsa, yatırımcılar dava açarlar ve kazanırlar ve düzenlemeler iptal olur. O sebeple biz de, yatırımcıların özgürlüğünü kısıtlayıcı gözükmek istemeyiz ve iptal edilebilecek düzenlemeler yapmamaya çalışırız”. Evet 2008’deki bu seminerin benim için en önemli ana fikri “Yatırımcı Özgürlüğü” idi belki de. Bununla ilgili bir  terim daha vardı beni heyecanlandıran: “Yatırımcının Mahremiyeti”. ABD’de yatırımcı, işlem yaptığı zaman, piyasaya girdiği zaman kim olduğunun bilinmesini istemiyor. Takip edilmek istemiyor. Örneğin, bilinen ve kararları doğru bulunan bir yatırımcı bir hisse senedinde gördüğü bir potansiyel ile ilgili alım yapacağı zaman, yaptığı toplu alımın, toplu bir alım olarak görülmesini istemiyor. Bu alımın kimin tarafından da yapıldığının bilinmesini istemiyor. Karşı taraftaki kurumu bile göremeyebiliyorsunuz. Belki ancak takas esnasında görebiliyorsunuzdur. Bunu gerçekleştirmek için çok karmaşık algoritmik piyasalar yaratmışlar. Gizliliğin en yüksek olduğu bu piyasalara Dark Room diyorlar.


2008’deki seminerde SEC yetkilileri, çok ilginç vakalara da yer verdiler. Türkiye’den de SPK yetkililerinin yer verdiği çok güzel vakalar vardı. Bizdeki dolandırıcıların da, gerçekten çok karmaşık hileler konusunda bilgili olduğunu gördük. Anlatılan vakalarla ilgili çok ilginç bir gözlemim oldu. SEC yetkililerinin anlattığı vakalarda, dolandırıcılığı yapan kurum veya kişi isimleri birebir kullanılırken, SPK yetkililerinin gerçek olayları anlattıkları vakalarda Türkiye’deki kanunlardan dolayı maalesef gerçek isimler kullanılamıyor ve ABC Şirketi, XYZ A.Ş. gibi sanal isimler kullanılmak zorunda kalınıyor. Bu anlatılan vakanın heyecanını ve etkisini biraz düşürüyor diye düşünüyorum. Halbuki, hepimiz kimin ne olduğunu, o şirketlerin kimler olduğunu biliyoruz.


Gelelim 2010’a. Konu, halka arzlar ve raporlama olunca benim biraz daha fazla ilgimi çekti. Zira, İstanbul Üniversitesi’ndeki muhasebe yüksek lisansımın Şubat 2010’da biten ders aşamasında UFRS (Uluslararası Finansal Raporlama Standartları) üzerine yoğun bir eğitim aldım ve şimdi de bu standartlardan birkaçını içine alan bir tez yazıyorum.  Biliyorsunuz, finansal raporlamaların en önemli olanları, halka açık şirketlerin yaptığı raporlamalar. Halka arz da, bir şirketin ilk defa halka açılma aşamasında, halkı, şirket hakkında bilgilendirme ile ilgili en yoğun finansal raporlamaların ve açıklamaların olduğu bir safha. Bu sebeple kurumların finansal raporlamarının ilk defa görücüye çıkmasında bir heyecan var.


Bu seneki toplantıların genel olarak değindiği konular, halka arzlar, listelemeler, açıklamalar, raporlamalar, muhasebe, denetim, iç kontrol, caydırıcı önlemler, kurumsal yönetişim ve teknik gelişmelerdi.


Bana göre, SEC’ten gelen uzmanların açıklamaların satır aralarında heyecan verici detaylar gizliydi. Beni ilk heyecanlandıran, halka açılmayı düşünen şirketlerin bu konuyu gerçekleştirmesi için adeta önüne kırmızı halı serilmiş gibi el üstünde tutulduklarını görmüş olmam. SEC’e bu sebeple başvuran şirketler, kendini büyük bir bilgi denizinde buluyorlar. Bu halka açılmanın sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi ve girişimcilik ruhunun galip gelmesi için her türlü yardımı görüyorlar diyebilirim. Evet ABD’de girişimcilik ruhu, belki de onları ayakta tutan çok önemli bir kavram. Girişimcilerin bu büyüme iştahlarının kapanmaması için, SEC’in halka açılmalarda kendilerine başvuran şirketlere maksimum yardımı yaptığını söyleyebilirim. Örneğin, bu şirketlerin muhasebecileri, halka açılma sırasında ve sonrasında hazırlanacak raporlar ile ilgili olarak SEC’teki Office of Chief Accountant (Şef Muhasebecinin Ofisi)’ne danışabiliyorlar. Üstelik bu ofise danışabilenler bununla da sınırlı değil, denetçiler, muhasebe standartlarını hazırlayanlar, profesyonel gruplar, diğer kamu kurumları ve hatta yabancı sermaye piyasası düzenleyicileri de bu ofise danışabiliyorlar. Bu sizce de çok büyük bir hizmet değil mi?


Tabiiki, SPK da halka açılma konusunda büyük hizmetler veriyor ancak, ülke olarak bizde o girişimcilik ruhunu ayakta tutmak ve iştahının kaçmasını önlemek çok da ilk sıralarda değil gibi.


Beni esas heyecanlandıran 4 konudan size bahsetmek istiyorum. Sermaye piyasalarında dolandırıcılık yapanları caydıracak çok önemli 4 konu. ABD, yatırımcıyı korumak için gerçekten çok iyi çalışıyor diyebilirim. Bu cezaları anlatan konuşmacının verdiği bir örnek vardı. Diyorduki, “Benim 6 yaşındaki kızımın üniversiteye gitmesi için yaptığım yatırımı bir dolandırıcının alıp gitmemesi için ben işimi iyi yapmak zorundayım. Kuralları buna göre hazırlamalıyım”. 

Peki beni çok etkileyen bu önlemler neler:


1-     Dolandırıcılık yapıp yasadışı gelir elde eden kişi yakalandığı zaman bu yasadışı gelire el konuluyor. Konuşmacı, genelde bu geliri yurtdışına çıkarmaya çalışsalar da bulup getiriyoruz diyor. Bu çok önemli bir önlem. Maalesef, Türkiye’de bu önlem yok. Aracı kurumlarda iç denetim üzerine çalışırken, kurumu örneğin, bir dolandırıcılığa alet etmek isteyenlerin genelde kullandığı bir cümle var: Bu işten, siz X kadar komisyon geliri sağlarsınız, gelecek ceza da zaten bunun örneğin %10’udur sadece. Eğer kurumdaki çalışanlar böyle birşeye kalkışırlarsa, çok büyük ihtimalle, SPK onları yakalıyor. Ama bu dolandırıcılığı yapan oyuncular ve aracı olan kurum maddi cezalarını ödüyorlar. Aracı kurum birkaç gün ceza alıyor ama zaten bunun da maddi karşılığını göze almış durumdalar. Burada olan çoğunlukla, bence bilgisizliklerinden veya tedbirsizliklerinden iş üzerine yıkılan çalışana oluyor ve muhtemelen süreli veya süresiz lisansını kaybediyor. Türkiye’de de disgorgement dedikleri, bu dolandırıcılık gelirine el konulması ile ilgili yasal düzenlemelerin olması piyasalarda dolandırıcılığın caydırılması açısından çok önemli.


2-    ABD’de yakalanan dolandırıcıların kazandıkları gelire el konulurken, böyle bir dolandırıcılık operasyonunda para kaybedenler belirlenip, onlara kayıpları ödeniyor. Bu muhteşem birşey. Bizde de böyle birşey olsaydı, o kadar çok küskün yatırımcımız olmazdı.


3-      Gelelim cezalara. Cezalar çok büyük. Konuşmacı birkaç dünyaca tanınmış şirkete son zamanlarda kesilmiş cezalara örnek verdi. 50 milyon dolar, 100 milyon dolar gibi cezalar. Tabiiki haksız olarak elde edilen paraya el konulduktan sonra bu cezalar tahsil ediliyor. Konuşmacının dediğine göre bu cezalar, haksız elde edilip el konulan paranın 2-3 katı civarında. Yine çok büyük bir caydırıcılık var.


4-      Belki de en sevdiğim önlemlerden biri de, whistleblower dedikleri ihbarcılık sistemi. Eskiden Osmanlı’da buna jurnalcilik derlerdi. II. Abdülhamit, bunu çok kullanmıştı. ABD’de, bir şirkette çalışırken sermaye piyasalarıyla ilgili bir dolandırıcılığa şahit olan kişi, SEC’e gidip ihbarda bulunursa, bu kişiyi kimse bilmiyor. Bu kişiye çok büyük bir koruma sağlanıyor ve bu kişiye kuruma kesilen cezanın belli bir yüzdesi ödül olarak veriliyor. Çok güzel bir sistem ama tabiiki, gerçekten olması gibi işletilirse güzel. Biz de bazı davalarda gizli tanık olarak gösterilen kişilerin isimlerini birkaç gün sonra gazetelerde gördüğümüzü düşünürsek, biz bu önlem için pek de hazır değiliz sanırım.


Bütün bunları okuduktan sonra blogumuzun başlığı olan denetimsiz misiniz sorusuna cevap olarak sermaye piyasalarımızın o kadar da denetimli olduğunu söyleyemeyiz.


Yine çok ilginç olan bir konu da, cezaların, şirketlere mi, yoksa dolandırıcılığı yapanlara mı kesilmesi gerektiği ile ilgili bir tartışma var. Örneğin, şirketin CEO’sunun, şirketin değerini veya karını olduğundan daha yüksek göstermek için yaptığı bir muhasebe oyunu anlaşıldığı zaman, bu işten, şirkete ceza kesip, hiçbirşeyden habersiz ortakları cezalandırmanın mantığı yok diyorlar. Çok mantıklı. Böyle tartışmaları bizde de görmek istiyoruz.


Daha anlatacak çok şeyler var aslında. Ama bunun yerine size SPK’nın www.cmb.gov.tr adresindeki ingilizce sitesini takip etmenizi ve yakında yayınlanması muhtemel olan bu seminerin sunumlarını okumanızı tavsiye ediyorum.


Bitmedi. En güzel haberi en sona saklamak istedim. XBRL, Türkiye’ye geliyor. İMKB, şirket finansal tablolarının XBRL (eXtensible Business Reporting Language) formatında yayınlanması için çalışmalara başladıklarını söyledi. Bu Türkiye’deki halka açık şirketlerin dünya ile entegre olması açısından çok büyük bir gelişme. XBRL’i detaylı olarak başka bir yazıda sizlere anlatacağım. Benim XBRL ile ilgili bir makalem var ve www.xbrl.gen.tr adresinden Türkiye’de XBRL ile ilgili bilgileri vereceğim bir web sitesinin hazırlıklarını yürütüyorum.


Umarım bu güzel seminer ile ilgili heyecanımı sizinle paylaşabilmişimdir. Bu semineri hazırlayan tüm SPK ve SEC yetkililerine ve bu seminere ev sahipliği yapan İMKB yetkililerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.


Yakında bu sayfalarda tekrar görüşmek üzere.


Saygılarımla,


Besim ÇALIŞKAN

13 Eylül 2010 Pazartesi

İlk Yazı, Merhaba...

Sevgili Okurlar Merhaba,

Denetimsizmisiniz diye soruyoruz. Denetimsizlik, her kurumun büyük sorunu. Eskiden bir reklam vardı. Kontrolsüz güç, güç değildir diyordu. Biz de buradan yola çıkarak "Denetimsiz kurum, kurumsal değildir" diyeceğim.

Burada kurumlarınızdaki denetim sorunlarına, denetimsizliklere, bunların neden, nasıl meydana geldiklerine ve nasıl çözülebileceklerine değineceğim.

Siz, kurumunuzda denetim var zannediyorken, o denetimi şeytan aldı götürdüyse, nasıl geri getireceğinizi yazacağım.

Şimdilik bu kadar ipucu veriyorum. Birkaç gün içinde tekrar görüşmek üzere...

Saygılarımla,

Besim Çalışkan